İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2017

Armada Otel'de 2018 Yılbaşı Programları

Bu yılbaşı Armada Otel’de 2 seçenek var. Armada Teras’ta, İstanbul’un gece manzarası ve DJ’li müzik eşliğinde romantik bir akşam yemeği ya da Armada Salon’da coşkulu ve Rembetikolu bir eğlence… Her iki seçenek için de Gala Programı'nın başlangıç ve bitiş saatleri şöyle:

31 Aralık, 2017, Saat: 21.00 - 1 Ocak 2018, Saat: 02.00

Armada Teras'ta DJ Müzikli Yılbaşı Yemeği Menüsü



Soğuk Başlangıçlar: Çerkes Tavuğu, Fava, Zeytinyağlı Dolma, Fasulye Pilaki, Haydari, Rus Salatası, Patlıcan Şakşuka, Beyaz Peynir.
Sıcak Başlangıçlar: Peynirli Muska Böreği, Ispanaklı Sigara Böreği, Minik Köfte, Etli Pazı Dolması.
Ana Yemek: Geleneksel Yılbaşı Hindisi; Portakal sosu ve İç Pilav eşliğinde.
Mevsim Salatası
Tatlı ve Mevsim Meyveleri Büfesi
Gece Sonu İkramı: İşkembe Çorbası
Limitsiz Yerli İçkiler ve Yeni Yıl Şampanyası

Fiyat: 175.- TL / 1 kişi

Armada Salon'da Rembetiko'lu Yılbaşı Eğlencesi Menüsü



Soğuk Başlangıçlar: Zeytinyağlı Yaprak Sarma, Çerkes Tavuğu, Fasulye Pilaki, Tarama, Pancar, Beyaz Peynir, Haydari, Marine Kırmızı Biber, Rus Salatası.
Sıcak Mezeler: Arnavut Ciğeri, Mücver, Peynirli Muska Böreği, Ispanaklı Sigara Böreği, Kalamar.
Ana Yemek: Geleneksel Yılbaşı Hindisi; Portakal sos ve İç Pilav eşliğinde.
Armada’nın meşhur Kabak Tatlısı ve Mevsim Meyveleri
Gece Sonu İkramı: İşkembe Çorbası
Limitsiz Yerli İçkiler ve Yeni Yıl Şampanyası

Fiyat: 270.- TL / 1 kişi


Yatılı ve Kahvaltılı Yılbaşı


Yılbaşı eğlence programlarımızdan birine katılıp, geceyi de rahat rahat Armada Otel’de geçirmek isteyen konuklarımız için, ertesi sabah sunulacak açık büfe kahvaltı dahil, çift kişilik odada konaklama fiyatımız 300.- TL’dır.


İletişim ve Rezervasyon:
etkinlik@armadahotel.com.tr | Ziyafet Satış Ekibi: 0212 455 44 55

Tüm fiyatlara KDV dahildir.

12 Ağustos 2017

Görme Biçimleri, John Berger, Latife Tekin, ARTER, İki Yazarın Ortak Dili...

Armada'nın ilk yıllarıydı... Dünyaca ünlü şair, yazar, düşünür ve sanatçılardan İstanbul'a yolu düşenleri onur konuğu olarak ağırladığımız, kültür, sanat ve edebiyat toplantılarına büyük zevkle ev sahipliği yaptığımız yıllar...
Dostumuz Latife Tekin, bir gün İngiliz eleştirmen, romancı, belgesel ve senaryo yazarı ve ressam John Berger'in İstanbul'a geldiğini, kendisiyle de tanışmak istediğini söylemiş, Berger'in Armada'da konaklamasını istemişti.
Teras'ta diğer sanatçı ve dostlarla yenen toplu bir akşam yemeğinden de sonra herkes kendi yönünde yolculuğuna devam etmişti...
Berger'i 2 Ocak 2017'de yitirdik. Ardında her biri birbirinden önemli pek çok eseri ile.

Şu sıralar ARTER'de adını onun görsel kültür üzerinde çığır açıcı metinlerinden "Görme Biçimleri"nden alan serginin de artık son günleri... Kaçırmamalı...

Bu vesile ile onun "Şiirin Sanatı" kitabında Latife Tekin ile karşılaşmalarını anlatan şu bölümü Armada dostları ile paylaşmak istiyoruz.
Çeviri Gönül Çapan'ın... Yıl: 1998...
Kaynak: Pasaj69.orghttp://pasaj69.org/iki-yazarin-ortak-dili-cizim-john-berger-latife-tekin/


İki yazarın ortak dili: çizim (John Berger & Latife Tekin)


(…)
      Kısa bir süre önce İstanbul’dayken dostlarıma beni yazar Latife Tekin’le tanıştırmalarını rica ettim. Şehrin kenarındaki gecekondularda yaşanan hayatı anlattığı romanlarından yapılmış bir iki çeviri bölüm okumuştum. Okuduğum o kısa bölümler bile beni yazarın düşgücü ve özgünlüğü açısından son derece etkilemişti. Herhalde o da gecekondularda büyümüştü. Dostlarım yemekli bir toplantı düzenlediler. Latife geldi. Ben Türkçe konuşamadığım için, doğal olarak, çeviri önerilleri geldi. Latife benim yanımda oturuyordu. İçimden bir şey bana, “Boş verin çocuklar, biz aramıza anlaşırız sanıyorum.” dedirtti.       Önce kuşkuyla baktık birbirimize. Başka bir zamanda, başka bir yerde o otuz yaşlarında sürekli hırsızlık suçundan yakalanan genç bir kadın, bense o kadını sorguya çeken yaşlı bir polis memuru olabilirdim. Ama işte bu tek ömrümüzde, ikimiz de birer anlatıcıydık. Birbirinin dilinden tek sözcük anlamayan iki masalcı. Gözlemlerimiz, anlatım özelliklerimiz, Ezopça bir hüznümüz dışında hiçbir şeyimiz yoktu. Kuşku yerini çekingenliğe bıraktı.
Elime bir defter alıp kendi resmimi çizdim. Latife’nin kitabını okuyordum. Sonra kalemi Latife aldı ve kâğıda batmış bir vapur çizdi. İyi resim yapamadığını anlatmak istiyordu. Ben de kâğıdı ters çevirdim; vapur yüzmeye başladı. Latife bir desen daha çizdi. Resimlediği bütün vapurların battığını söylemek istiyordu. Ben denizin dibinde kuşlar olduğunu çizdim. O da gökyüzünde demir bir çapa yaptı. (Masadaki herkes gibi biz de rakı içiyorduk.) Latife, ondan sonra, bana şehrin eteklerine bir gece içinde yapılmış evleri belediyenin buldozerlerinin nasıl yerle bir ettiklerini anlattı. Ben de ona bir karavanda yaşayan yaşlı bir kadından söz ettim. Çizmeyi sürdürdükçe birbirimizi daha çabuk anlama başlamıştık. Sonunda kendi aceleciliğimize yine kendimiz gülmeye başladık. Anlattıklarımız acıklı ya da korkunç bile olsa biz gülüyorduk. Latife eline bir ceviz alıp iki böldü, uzattı –bir beynin iki yarısı demek istiyordu! Derken, biri Bektaşi müziği çalmaya başladı bütün konuklar da dans etmeye.

(…) 

28 Mart 2017

2017 Dünya Tiyatro Günü Bildirisi İsabelle Huppert'den...

Isabelle Huppert - Kaynak: Gazete Duvar, 28.03.2017

27 Mart Dünya Tiyatro Günü mesajını bu yıl Isabelle Huppert kaleme almış.

Huppert, kendisinin, 55 yıldır varolan bu günün uluslararası mesajını yazan 8. kadın olduğunu da vurgulamış. Atilla Berktay'ın Türkçeye çevirdiği, Gazete Duvar'da yayımlanan mesaj son derece ilginç ve anlamlı saptamalarla dolu... Bizce en anlamlı yeri de son paragrafı:

"...Benim için tiyatro ötekidir, diyalogdur, kinin, hıncın yok olmasıdır. Halklar arasında dostluk, bunun ne anlama geldiğini tam bilmiyorum, ama seyircilerin ve oyuncuların birlikteliğine, dostluğuna, tiyatronun bir araya getirdiği herkesin, yazanların, çevirenlerin, ışıklandıranların, giydirenlerin, dekorunu yapanların, oynayanların, tiyatro yapanların, tiyatroya gidenlerin birliğine inanıyorum. Tiyatro bizi koruyor, barındırıyor. Sanırım bizi seviyor… biz onu ne kadar seviyorsak…”
KaydetKaydet
KaydetKaydet

02 Aralık 2016

“YAŞAMA ve ÇALIŞMA SEVİNCİ, KRİZDE MOTİVASYONU KAYBETMEME” KONULU KONFERANS...


Dökmen ve Zoto...
Psikolog, eğitimci ve yazar ve "20 yıllık hatırlı konuğumuz" Prof. Dr. Üstün Dökmen, geçtiğimiz hafta, Armada Otel’de bir konferans verdi. Dökmen, “Yaşama ve Çalışma Sevinci, Krizde Motivasyonu Kaybetmeme” başlıklı Konferansta, herkesin ve özellikle çalışan kesimin, kriz dönemlerinden olumsuz etkilenmemesi için neler yapabileceklerini anlattı. Verdi ve Ravel’in bestelerinden örneklerle desteklenen Konferans, başta turizm ve iş çevreleri temsilcileri olmak üzere dinleyiciler  tarafından ilgi ile izlendi. Konferans’tan sonra Armada Başkanı Kasım Zoto, 20 yıldır İstanbul’a her gelişinde yalın bir estetiğe sahip olduğu için Armada Otel’de kaldığını da belirten Üstün Dökmen’e bir teşekkür anısı olarak heykeltraş Bihrat Mavitan’ın eseri “Meçhule Bir Anıt” adlı heykelcik sundu.

Kasım Zoto, Üstün Dökmen ve Murat Çelikel...
Murat Çelikel de Ankara'lı olup, 20 yıldan fazladır İstanbul'a her gelişinde
sürekli Armada'da kalan hatırlı konuklardan...
Dökmen, çizer Kamil Masaracı ile...

"Meçhule Bir Anıt"- Bihrat Mavitan














Konferanstan Bazı Notlar...
Yılmazlık ya da Yılgınlık
İnsanların yaşamdan bıkkınlıkları, sindirilmişlikleri, karamsarlıkları, yılgınlıkları, paniklemeleri, çökkünlüklerinin yaygın olduğuna dikkat çeken Dökmen, her krizde iki temel tepkinin görüldüğünü söyledi: 1) Yılmazlık; zorlukları yenme gücü, 2) Yılgınlık. Yılmazlığın öne çıktığı, refah ve eğitim düzeyi yüksek batı toplumlarında çocuklara daha küçük yaşta en güç ve en riskli doğa sporları yaptırılarak mücadeleci yapı kazandırıldığını, az gelişmiş, eğitim düzeyi düşük toplumlarda da yılgınlığın baskın olduğunu örneklerle belirtti. 

Yaşam Yarım Porsiyon Yaşanmamalı
Dökmen, “Yaşama Yerleşmek” başlıklı kitabında da değindiği gibi, kaliteli yaşamanın yaşama yerleşmeyi gerektirdiğini, bunun da bir koltuğa oturmaya benzediğini belirtti: “Bir sandalyeye, koltuğa, sedire kendimizi bırakarak, yayılarak yerleşmek de mümkündür, eğreti bir şekilde oturmak da… Benzer şekilde yaşama, bütün varlığımızla, varoluşumuzla yerleşmek de mümkündür, eğreti bir şekilde ucundan ilişmek de… Bir at üstüne tam yerleşmeyen süvariyi nasıl üstünden atarsa, yaşam da kendine tam yerleşmeyenleri, bir anlamda yeterince uyum sağlayamayanları üstünden atar, devre dışı bırakır. Yaşam yarım porsiyon yaşanmamalı!
Konferans konuklarımız
Armada Salon'da 









Aptal Hans’ın Masalı
Mutlu olmanın, çevreyi de mutlu etmeyle çok ilişkili olduğuna dikkat çeken Dökmen,
Grimm Kardeşler’in Aptal Hans masalını örnek verdi. Ustası, uzun yıllar çalıştığı işten ayrılıp köyüne dönecek olan Hans’a emeğinin karşılığı olarak onu çok zengin edecek kadar külçe altın verir. Eve dönerken Hans yorulur. Yolda gördüğü atlının atıyla altınları değişir. Hans mutlu olmuştur. Atı sonra inekle değişir. Yine mutlu olmuştur. İneği kazla, kazı da bileyi taşıyla değişir, eve eli boş gelir. Dökmen, “Aslında hepimiz birer Aptal Hans gibi değil miyiz?” diyerek, insanın gençliğinin en değerli yıllarını, bir diploma ile, özgürlüğünü bir iş, bir maaş ile değiştirdiğini, aynı döngünün doğan çocuklarla da sürdüğüne dikkat çekti.


Verdi'nin Nabucco operası, Ravel'in Bolerosu
Dökmen, konuşması sırasında insan yaşamının nasıl bir son ile tamamlanacağının önemine de değindi ve o sırada fonda Verdi'nin Nabucco operası ve Ravel'in dünyada ilk kez "best seller" olmuş klasik müzik eseri Bolero'sundan bölümler dinletti. Esasen farklı enstrümanların eklenmesiyle de olsa aynı melodiyi 16 dakika tekrarlayan Bolero, bir bale/dans müziği olmakla birlikte, çok tanınan o melodinin herkeste farklı çağrışımlar yarattığını, finalinin ise 16 dakikalık gerilimi boşaltan muhteşem bir "kreşendo" olduğunu vurguladı. Verdi'nin Nabucco operası ise konusu Asur döneminde geçmekle birlikte, bestelendiği dönemde Avusturya işgali altında bulunan Kuzey İtalya'da ünlü "Esirler Korosu" ile İtalya'da bir ulusal özgürlük marşına dönüşmüştü. Bugün bile İtalya'da aynı heyecanı yarattığı biliniyor. Dökmen, herkesin kendi yaşamı için belirlediği amacın ve bırakacağı izlerin en anlamlı "son" olacağını tekrarladı...


Mutluluğun Tanımı
Takvim yaşının önemli olmadığını, önemli olanın yaşam karşısında bu tuhaf alışverişte mutlu olabilmek olduğunu vurgulayan Dökmen, mutluluğu da şöyle tanımladı: “Üret! Üretirken az biraz mutlu oluyorsan, işte mutluluk odur. Ölürken iyi bir final bırakmak da öyledir. Sen doğarken ağlıyordun, etrafındakiler gülüyordu, öyle bir finalin olsun ki, sen ölürken etrafındakiler ağlasın, sen gülebilesin!




Dökmen Armada ekibi ile...

* * * * * * * * * * * * * * * * *
Konferansın yankıları:


Dünya Gazetesi- "Ehlikeyf" Köşe Yazarı sevgili Faruk Şüyun dostumuz bakın bu söyleşiyi nasıl anlatmış: 
"Armada Otel, 20 yıllık 'hatırlı konuğu'nu unutmadı!
Armada Otel; psikolog, eğitimci ve yazar Prof. Dr. Üstün Dökmen'in İstanbul'a her gelişinde kaldığı tek mekân. 20 yıldır süren gelenek, otelin ve yazarın dostlarının katılımıyla Dökmen'in söyleşisi ve ardından düzenlenen kokteyl ile kutlandı.
İlginç bir davetiyeydi... Aslında ilginç sözcüğü yanlış oldu. Yıllardır çalışmalarını izlediğim Kasım Zoto'dan gelince normal, demeliydim. Şöyle deniliyordu:..." 
Yazının devamı için tıklayınız: Dünya
* * * * *
Cumhuriyet Gazetesi:


KaydetKaydet
KaydetKaydet


KaydetKaydet

09 Şubat 2016

Armada'da Sevgililer Günü, İstanbul Aşkı ile Eş-Anlamlı!

Bir İstanbul aşığı olan Armada Otel, 2014'den beri 14 Şubat "Sevgililer Günü"nü "İstanbul Aşkı" teması ile kutluyor...

Armada Otel, bu yıl 14 Şubat için biri gündüz, biri akşam olmak üzere 2 program hazırladı. Gündüz programı; bu özel günü, sevenleri ve aileleleri ile birlikte kutlamak isteyenler için, Marmara Denizi, Sultanahmet Camii ve Ayasofya ile çevrili Armada Teras'ta "Pazar Kahvaltısı" seçeneği. Fiyat; kişi başı 40.- TL. 


*Armada Teras’taki Pazar Kahvaltısı'nda, Armada usulü, kişiye özel semaverlerimizde demlenen tavşan kanı çaylarımız... Yöresel ürünlerden seçerek sunduğumuz, doğal ve sağlıklı kahvaltı ürünlerimizin, Armada fırınlarında hazırlanan poğaçalarımızın ve meşhur Ahırkapı şerbetimizin tadına doyamayacaksınız...*
Akşam programı ise başbaşa kalmak isteyenler için; Orkestra Elite'in canlı müziği ve Teras'ın muhteşem manzarası eşliğinde "Romantik Akşam Yemeği". Armada Teras'ta saat 20.00'de başlayacak bu akşam programının fiyatı da kişi başı 125.- TL. Aynı gece konaklamak isteyenler için Deniz Manzaralı, çift kişilik "Superior" odalar ayrıldı. Oda Fiyatı; ertesi gün "Sabah Kahvaltısı" da dahil: 200.- TL.


İstanbul, Seni Seviyorum!
Öte yandan sevgilisi olsun olmasın, İstanbul'u seven herkes, Armada Instagram hesabını takip ederek, sürpriz bir anda açılacak olan "İstanbul Aşıkları" konulu yarışmaya katılabilecek. Kazanan takipçiye, Armada Otel'de "Deniz Manzaralı Çift Kişilik Odada Konaklama", "Armada Teras"ta 2 Kişilik "Romantik Akşam Yemeği" ve ertesi gün "Sabah Kahvaltısı" armağan edilecek.

Armada Sevgililer Günü Akşam Yemeği Fiyat: 125.- TL
Menü: 
2 kişilik "Çilingir Tepsisi"nde; Soğuk Mezeler, Ara Sıcaklar (Filibe Köfte, Yaprak Ciğer, Ispanaklı Börek, Etli Pazı Dolması), Ana Yemek (Beğendili Kuzu Sırtı), Karışık Türk Tatlıları, Limitsiz Yerli İçki, Çay veya Armada Likörü eşliğinde Türk Kahvesi.

02 Mayıs 2015

“51. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu” ve Sultanahmet Trafiği

SAYIN KONUKLARIMIZIN DİKKATİNE!
BU PAZAR SULTANAHMET’TEKİ TRAFİĞİ DİKKATE ALINIZ!
Dünyanın dört bir tarafından gelen yarışçılar bu hafta sonu, Türkiye’nin en eski ve en itibarlı bisiklet etkinliği için yola çıkıyor… 3 Mayıs, Pazar sabahı saat 10.00’de Sultanahmet Meydanı’ndan başlatılacak nedeniyle Pazar günü bazı yollar trafiğe kapalı olacak…
“Türkiye Bisiklet Turu” ya da “Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu”nun 51 incisi için 150’den fazla ülkeden bisikletçi, Türkiye’de Alanya’dan başlayan 8 etaplı turun İstanbul etabı için yarın (3 Mayıs 2015, Pazar günü) yarışacak. İstanbul etabının çıkış noktası olan Sultanahmet Meydanı’dan tura çıkacak. Bu nedenle Meydan’a çıkan bazı yollar da trafiğe kapatılacak. Pazar günü için programınızı yapmadan önce kapalı yolların listesine Resepsiyon’dan ya da yarışın Internet’teki resmi sitesinden (*) göz atabilirsiniz!
İyi Pazar’lar…
(*) Resmi Site: https://www.tourofturkey.org/2015/TR/etap/8-istanbul-istanbul
Twitter: https://twitter.com/tourofturkey/media

26 Mart 2015

27 Mart 2015 Dünya Tiyatrolar Günü, Armada Tarihinde Tiyatro

Bugün 27 Mart. Dünya Tiyatrolar Günü. Tüm tiyatro sanatçılarının ve tiyatro severlerin günü kutlu olsun... 

Uluslararası Tiyatro Enstitüsü 2015 uluslararası tiyatro mesajını yazma onurunu Polonya'lı ödüllü sanatçı ve yönetmen Krzysztof Warlikowski'ye vermiş. Mesaj, Refik Erduran tarafından Türkçe'ye çevrilmiş. Dünya Tiyatrolar Günü, Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde farklı etkinliklerle (*) kutlanıyor. 
* * * * *


(*) İstanbul'daki etkinlikler arasından bir tanesi var ki hem anlamlı hem de buruk. Atatürk Kültür Merkezi'nin 7 yıldır harap olmasına itiraz eden sanatçıların oluşturduğu "AKM'deyiz İnisiyatifi" (www.akmdeyiz.org) , Çağlayan Adliyesi'ne giderek suç duyurusunda bulunacak. İstanbul'un Atatürk Kültür Merkezi'ne yeniden ve çabuk kavuşması bizim de dileğimizdir! Korumaya çalıştığımız İstanbul usulü yaşam tarzında ailece tiyatroya gitmek gibi bir gelenek de vardı çünkü...
Öte yandan Armada'nın kısa tarihinde ilginç bir tiyatro projesi de yer alır. Bakınız arşivlere nasıl geçmiş bu güzel proje:


Cumhuriyet Arşivi - 16 Mart 1996
Cumhuriyet Kültür Servisi
Talimhane'de müzikli, tiyatrolu, danslı günler…
Akademi İstanbul ve Armada Otel iş birliğiyle kurulan, sanat-kültür etkinlikleri sunma ile yeme-içme yeri olma özelliğini aynı anda ve aynı mekânda sunan Talimhane, Fransız kukla ustalarından Karina Cheres tarafından Carl Orff"un "Ay" operasından sahnelenen "La Lune" oyunu ile Cuma akşamı açıldı. "La Lune", cumartesi saat 15.00 ve 21.00"de, pazar günü saat 11.00 ve 15.00’te, 18 ve 19 Mart akşamlan da 19.30 ve 21.30’da olmak üzere toplam sekiz gösteri yapacak. 

Talimhane’nin açılışı ile birlikte başlayıp bir hafta sürecek olan diğer etkinlikler arasında Yeşil Üzümler Dans Tiyatrosu’nun gösterileri, Tahsin Ünüvar Quartet konseri ve 5. Sokak Tiyatrosu’nun "Pethuski" adlı oyunun gösterimi yer alıyor. Talimhane’nin açılış gecesi olan 15 Mart’ta bir "happening" düzenleyen "Yeşil Üzümler", 26 Mart salı gecesi saat 21.00"de Müzik ve Hareket" başlıklı üçlemeyle seyirci karşısına çıkacak. 1993 yılında biraraya gelen grup, Deniz Altınay, Setna Güven, Emre Koyuncuoğlu, Ahmet Ortaçdağ ve Ferhat Özatar’dan oluşuyor. Assos Gösteri Sanatları Festivali"nde yaptıklan üç koreografiden sonra teknik çalışmalara ağırlık veren Yeşil Üzümler’in Talimhane’deki "Çarşamba Gösterileri"nde üç farklı müzik dinletisiyle birlikte insan bedeninin ve düşüncesinin ilişkisi üzerinde deneysel çalışmalar, Mayıs ayı sonuna dek sürecek. 

Saksofonda Tahsin Ünüvar, piyanoda Selim Benbağ, davulda lzzet Hiçkalmaz ve başta Mahmut Yalay"dan oluşan "Tahsin Ünüvar Quartet" ise Talimhane"de 15, 16 ve 17 mart geceleri saat 23.00’ten başlayarak cazseverlere seslenecek. 

Fransız Gelecek Tiyatrosu’nun "La Lune" adlı oyununun ardından Antalya’dan "5. Sokak Tiyatrosu", "Pethuski" adlı oyunla, Talimhane"nin "Uzaktaki Tiyatro" etkinliği kapsamında konuk oluyor. Yönetmenliğini Mustafa Avkıran"ın yaptığı Pethuski'de Venichka rolünü Payidar Tüfekçioğlu üstleniyor. Dekorlar Naz Erayda'ya ait. 

Devlet Tiyatrosu sanatçısı Erdoğan Akduman ise, kendi yazıp yönettiği ve oynadığı "Meddah" (Düzensiz Bir Hikâye) adlı oyunla 27- 29 mart günlerinde saat 21.00"de izleyici karşısına çıkacak. Düzen denen şeyin ne olduğu bilinmeyen bir ülkede, düzen yaratmak için girişilen arayışlan mizah diliyle anlatan oyun, daha önce Diyarbakır Devlet Tiyatrosu ve Yunus Emre Kültür Merkezi’nde seyirci karşısına çıkmıştı.

14 Nisan 2013

Pelin Batu: 200 Yıldır Ruhunu Kaybetmeyen Bina!

Bugünkü Milliyet'te Pelin Batu, Armada Pera hakkında yazmış:


"...Armada Pera doğuyor
Parma apartmanına dönecek olursak, aile göç etmek zorunda kalınca bina harabeye dönüyor. El değiştiriyor. Dökük vaziyette kullanılıyor. İşte bugün Parma Apartmanı Beyoğlu’nda tekrar parlamaya başladı. Süt kadar beyaz. Bulutsuzluk Özlemi’nden tanıdığımız mimar Nejat Yavaşoğulları binayı restore etti. Parma apartmanının sahibi apartmanın 20 odalı bir otel olmasına karar verip Armada oteline teklif ediyor. Böylece Armada Pera’nın nasıl doğmuş olduğunu anlamış oluyoruz.
Benim için önemli olan binanın kırık dökük halinden özgün haline sadık kalınarak kurtarılmış olması. Bu kadar çok yıkım, çirkinlik, haksızlığın içinde, güzel şeylerin de olduğunu hatırlatması. Yolunuz Beyoğlu’na düşerse Armada Pera’ya uğramanızı tavsiye ederim. Yenilenmiş ve temizlenmiş olsa da eski ruhunu kaybetmemiş nadide eserlerimizden biri olduğu için alkışlanması gerekiyor. Ne de olsa restorasyon kisvesi altında ne facialar yapıldığına tanık oluyoruz." 

Haberin tamamı için tıklayınız: Milliyet Pelin Batu