Armada Bahçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Armada Bahçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Nisan 2014

Bugün 22 Nisan "Dünya Günü" ("Earth Day")!...

İçinde yaşadığımız ve bizlere benzersiz yaşam kaynakları sunan güzel dünyamızın karşı karşıya kaldığı çevresel tehditlere ne kadar duyarlıyız? Bu çevresel sorunların giderilmesi için öncelikle kendi çevremizden başlayarak neler yapılabilir ve gelecek nesillere aktarabileceğimiz “sürdürülebilir” bir çevresel, sosyal ve ekonomik yaşamın temelini nasıl oluşturabiliriz? Armada ailesi olarak, kurulduğumuz 1994 yılından beri gerek enerji ve su tasarrufu, gerekse geri dönüşüm sistemleri üzerinde çalışmalar yapmakta ve misafirlerimize “Yeşil” bir ortam yaratma konusunda özen göstermekteyiz.


Örneğin, çevre dostu havalandırma sistemleri, tasarruflu ampuller, istenilen miktarda su akıtabilen rezervuar sistemleri, geri dönüşüme aldığımız kağıt, pil ve yazıcı kartuşları ve Armada bahçesinde yetiştirdiğimiz organik sebze ve bitkiler bu girişimlerimizden bazıları… Birlikte yaşadığımız bu dünya hepimizin. Bizden sonra gelecek nesillerin refah seviyesi ve yaşam kalitesini arttırmak amacıyla; onlara çok daha güzel ve çok daha yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için “Yaşasın Dünyamız!” diyoruz. Hepimizin 22 Nisan “Dünya Günü” kutlu olsun.



16 Haziran 2003

Tokat Mutfağından Çeşitlemeler

Baklalı Yavan Sarma – Bat - Bütün Çorba - Cevizli Parmak - Çalma Pekmez ile Marine Edilmiş Köy Pilici, yanında özel seçim Tokat yöresi Narince üzümlerinden Diren Vadi Beyaz Dömisek - Çatal Çorba - Döşeme Tatlısı - Düğün Yemeği (Patlıcanlı Bastı) - Erik Çalkaması - Etli Sarma - Fasulyeli Bulgur Pilavı - Haluj - Hıçın / Patatesli / Gin aromalı - Kuru Erik Suyunda Yufka Tatlısı / Koyun Kaymağı ile- Leylek Giliği (Tokat “pancake”i)- Mısır Çorba - Pelit Közünde Isıtılmış Keçi Peyniri - Cızlah eşliğinde- Yanında Boğazkere ve Öküz Gözü üzümlerinden özel yöntemlerle üretilmiş Diren Karmen Selection, - Tatlı Tarhana / Mahlep Vermud / Bakır Kahve- Taze nane aromalı Fenk Yoğurdu / Ev Ekmeği eşliğinde - Tereyağında Çevrilmiş Elbiseli Sucuk - Zoğal Çorba – ve özgün müziği ile kavalcı Ali Gayretli...

ÇEKÜL´ün Armada Bahçe´de düzenlediği akşam, İstanbullu´ların çok hoşuna gitti... Bir gün öncesinden gelen Niksar ve Erbaalı hanımlar, Armada´nın Şefi Mustafa Kayahan´ın mutfağını ele geçirdiler! Onların yaptıklarını görünce, muftağa kimseleri sokmayan Şef de onlara katıldı... Yemekler Bahçe´ye taşınıp, konukların olumlu tezahüratıyla karşılandığında yorgunluklar unutuldu:

"Görünmeyen kahramanlar", bir köşede sessizce oturup gülümseyerek hazırladıklarının nasıl tüketildiğini seyrediyorlardı ki, Sivas seferinden dönen Metin Sözen Hoca Bahçe´ye girdi ve Erbaa ve Niksar Belediye Başkanlarını sahneye aldı:

"İste elle tutulamayan kültür de korunuyor, İstanbullu´lar, buyrun, siz gidemezseniz, Anadolu size böyle gelir" diye başladığı konuşmasından sonra bu geceye emeği geçenleri "görünür kıldı"!


Sahneye bu işin "orkestra şefi" ve ÇEKÜL Kelkit Platformu Genel Sekreteri Adnan Şahin, Başkanların aileleri de davet edildi...

Armada Bahçe´de Niksarlı kaval ustası Ali Gayretli´nin, son bir gayretle üflediği Kelkit ezgileri yavaşça yankılanırken, Kasım Zoto, "Tokat da nereden aklınıza geldi? Ne kadar lezzetli herşey" diyen konuklara bu akşamın, "ÇEKÜL´ün bir Dünya Çevre Haftası etkinliği" olduğunu açıklıyor, Prof. Dr. Metin Sözen de Niksar ve Erbaa Belediye Başkanları Ahmet Duran Ünverdi ve Ahmet Yenihan´la Bahçe´nin "aynen korunmuş" eski İstanbul sur duvarlarından birine yaslanmış, "Kelkit Platformu"nun son durumunu tartışıyordu...

NOT: Türkiye´de Internet´in son haftalarda yaşadığı sıkıntıları göz önünde bulundurarak, yukarıdaki resimlerin büyük boyutlu orijinallerinden yalnızca en sol baştakini sunucuya yükledik (Üzerine tıklayarak, büyük resme ulaşabilirsiniz). Diğerlerinin orijinalini de görmek isteyen olursa bir e-posta ile bunu bize bildirmesi gerekecek... Kusura bakmayın...

22 Mayıs 2003

15 Haziran'da Bahçede Tokat Mutfağı

ÇEKÜL Vakfı, 2003 Dünya Çevre Haftası'nda, “7 Bölge 7 Kent” projesi kapsamındaki kentlerden Tokat'tan çeşitli lezzetleri, Armada Bahçe’de İstanbullu’lara tattıracak...

10. yaşını geride bırakan ÇEKÜL Vakfı, doğal-tarihsel-kültürel varlıkları bütünleştirme, koruma ve yaşatma projelerinden biri olan 7 Bölge 7 Kente destek amacıyla, pilot uygulamalarından bazı kentlerin mutfak kültürünü İstanbullular'a tanıtacak. “Armada Bahçe”den İstanbul’a taşınacak lezzetlerin ilki, zengin ve yaygın mutfak kültürü ile tanınmış “Tokat”tan gelecek... 5 Haziran Dünya Çevre Haftası kapsamında, 15 Haziran, Pazar akşamı Tokatlı ev hanımlarının hazırladığı yemekler İstanbullu'lara sunulacak.


KATILIM: 30.000.000.-TL/kişi ÇEKÜL'e bağış yoluyla olacak. Bunun için, Vakfın 0212 2496464 telefonunu arayarak, kredi kartınızla otomatik ödeme yapabilirsiniz.Bu lezzetli etkinlikte şimdiden yerini ayırtmak isteyenler için e-posta adresi: Armada

Proje ve etkinliğe katılım hakkında ayrıntılı bilgi için;
Görkem Kızılkayak, ÇEKÜL Vakfı Telefon: 0212-249 64 64
E-posta: mailto:7bolge7kent@cekulvakfi.org.tr, mailto:cekul@cekulvakfi.org.tr

21 Mayıs 2003

Tan Oral' ın Yeni Kitabı Armada Bahçe' de Tanıtıldı

Tan Oral´ın Bu Kitabın Kuyruğu Var! başlıklı yeni kitabı, 20 Mayıs 2003, Salı akşamı Armada Bahçe´de gün ışığına çıktı! Ünlü çizerimizin doğum günü de aynı gece bir sürpriz toplantı ile kutlandı...

Pembe, tüylü kabı ile, aynı malzemeden yapılmış özel ayraçları ile dokunuşu da çok farklı olan Bu Kitabın Kuyruğu Var! (*) da Tan Oral´ın anılarındaki dost hayvanları anlattığı kısa hikayeleri yer alıyor.



Bu ilginç yazılar ilk kez 1986 yılında “Çekirge” adlı çocuk dergisinde yayınlanmış.

Kitap tanıtımı, Tan Oral´ın doğum günü olan 20 Mayıs akşamı için, dostlarının düzenlediği bir sürpriz kutlama ile birleştirildi...


(Büyük resimler için lütfen yukarıdakilerin üzerlerine tıklayınız!)
Bu da Doğan Hızlan'ın Hürriyet'te bu konu ile ilgili yazısından:


22.05.2003Doğan HIZLAN
Esrarengiz bir doğum günü partisi

SALI akşamüstü farklı bir doğum günü partisindeydim.
Mekán beş yıldızlı bir otel değildi, giyimleriyle ve mücevherleriyle göz kamaştıran muhteşem insanlar yoktu, pop şarkıcıları sahne almadılar, havada dolarlar uçuşmadı.

Yazımın başında bu açıklamayı yaptım ki, görkemli kutlamalara alışkın okurlar hayal kırıklığına uğramasınlar.

Her şey ekranımdaki bir e.posta ile başladı:

‘‘Merhaba,

20 Mayıs, Salı, Tan Oral'ın doğum günü.

Yıllardır yaş gününü kutlamayan Tan Oral için dostları, bu yıl bir 'sürpriz parti' hazırlıyor.

O akşam ondan habersiz Armada Bahçe'de 19.45'te toplanılacak... Gürel Yontan saat tam 20.00'de Tan'ı getirecek... (Bu nokta sağlama alındı!) Sonra?

Sonrasını hep birlikte göreceğiz.

Ayrıca Tan Oral'ın çocukluğundan bu yana biriktirdiği 'Bu Kitabın Kuyruğu Var' başlıklı, yakında piyasaya çıkacak olan hayvan hikáyeleri kitabı da, orada ilk kez -dostları huzurunda- gün ışığına çıkarılacak...

Sevgiyle.

Avniye-Mehmet Tansuğ.’’

* * *

ÇOK polisiye roman okuyan biri olarak, bu doğum günü çağrısında beni en çok tahrik eden, ‘‘Sonrasını hep birlikte göreceğiz’’ cümlesiydi.

Yazılan saatten yarım saat önce Armada Bahçe'deki yerimi aldım, gelen gidenlerle konuştum, tanışmak zevkini bana sadece Leyla Özalp tattırdı, çünkü diğer bütün konuklar yıllardır bildiğim dostlarımdı.

Saat tam 20.00'de Tan Oral bahçeye girdi. Kızaran yüzündeki o hayret ifadesi çok hoşuma gitti. İnsanları mutlulukla şaşırtmak, bir dostun bir dosta vereceği en güzel armağan.

Üstelik onun gibi, törenlerden, şatafattan uzak kalmayı başarabilmiş biri için elbette bu kalabalık ürkütücüydü!

Çizerler, yazarlar, ressamlar onu çevrelemişlerdi.

Katılan dostların sayısı, özel bir eki gerektirecek kadar çok sayıdaydı.

Tan Oral, birkaç merdiven yükseklikteki masanın başına geçti. Önünde uzun bir armağan kuyruğu. Ardından da Tan Oral yeni çizgi/yazı kitabı Bu Kitabın Kuyruğu Var'ı imzaladı.

Kitabın kapağına elim değer değmez, birden sevimli bir hayvanın kürkünü okşar gibi, bir sevecenlik titreşimi kapladı içimi.

Tan Oral'ın hem çizip hem yazdığı bu kitapta, hayvanları gerçekten seven bir sanatçının öyküleri ve çizgileri var. Ne güzel, ne insancıl hikáyeler. Kitabının özelliğini birkaç satırla tanıtmış bize:

‘‘İnsan kardeşlerim ve sevgililerim kadar hayvan dostlarım da yaşamımı dolduran vazgeçilmez değerlerim oldu hep.’’

* * *

TAN'
ın söylediğine göre, şu anda Türkiye sınırları içinde en iyi acıbadem kurabiyesi Edirne'de küçük bir şekerci dükkánında yapılıyormuş.

Hem Selimiye hem acıbadem kurabiyesi.

Demek ki yakın zamanda Edirne'ye yol göründü.


10 Haziran 2002

“Ahırkapı Büyük Roman Orkestrası”, Sony Music ile Sözleşti...

Orkestra, 5 Mayıs’taki “Hıdrellez-2002” şenliğinde Armada Yeni Garaj’da verdiği ilk konserinden tam 1 ay sonra, Sony Music ile sözleşme imzaladı... Armada Bahçe’de Ahırkapı şerbeti, güllü muhallebi, şampanya ve bol müzik eşliğindeki Tören’de, önce imzalar, sonra da bol bol göbek atıldı...


“Hıdrellez-2002” şenliğine katılan birkaç bin İstanbullu’yu coşturarak, kısa sürede yazılı ve görsel basının ilgi odağı olmayı başaran “Ahırkapı Büyük Roman Orkestrası”, şimdi de dünyaya açılacağı yeni kapıları aralıyor. Orkestra, 6 Haziran 2002, Perşembe günü Armada Bahçe’de düzenlenen “şerbetli, güllü-muhallebili ve şampanyalı” bir törende “Sony Music” ile sözleşme imzaladı. İmzalar atıldıktan sonra hem çalıp, hem oynayan üyeleriyle, Ahırkapı Büyük Roman Orkestrası, bu kez küçük çaplı da olsa, mahallede yine bir coşku yarattı.



Tören’e katılan Sony Music Genel Müdürü Melih Ayraçman, “Planlarımız arasında uzun zamandır, bu ülke topraklarında varolan müzikleri gün ışığına çıkarmak vardı. Ahırkapı Büyük Roman Orkestrası, yaşadığımız şehrin kültür mozayiğini ortaya çıkaracak önemli bir proje olduğu kadar, dünyanın her tarafında ilgi gören Roman müziğinin yetkin bir temsilcisi ve 25 kişilik kadrosuyla bu bağlamda istenen performansı verebilecek her türlü beceriye sahip. Bu Orkestra ile önce yurtiçinde bu sonbahar piyasada olacak albumler çıkarıp, sonra da çeşitli konserler ve festivallerde Türkiye’deki Roman müziğini, dünyaya tanıtacağız. Albümlere bazı konuk sanatçılar da katılacak.” dedi. Orkestra’nın sözcüsü ve Şefi “Pire Mehmet” (Demirdöven) de duygularını “Biz bunca yıldır çalıyorduk, ama Armada Hıdrellez’de Orkestra’yı kurunca, herkes bizi farketti, şimdi de Sony ile anlaştık. İçimizde çok iyi müzisyenler var ama fakir çocuklar da var. İnşallah böylece onların önü açılacak, Hıdrellez’de dilek tutulan evlere, arabalara kavuşacak, çocuklarını daha iyi okutabilecekler...” diye açıkladı.

Törende hazır bulunan Armada Yönetim Kurulu Başkanı Kasım Zoto ise “Ahırkapı’da yapılan ‘Hıdrellez-2002’de tutulan ve nahıllara asılan dileklerden Ahırkapı Büyük Roman Orkestrası’na ait olanı galiba gerçekleşiyor. Bize gelince, kurduğumuz Orkestra’nın şimdi uzman ellere geçmiş olması, İstanbul yaşam kültürünü canlandırmak için çalışan Armada’ya şevk vermiştir” dedi.

Bu konu ile bilgi için: Engin Akıncı, Pazarlama Direktörü, Sony MusicTürkiye,
Engin_akinci@sonymusic.com
Tel: 212- 251 2744
Faks: 212- 292 1796

Ahırkapı Büyük Roman Orkestrası - "Sony Music" İmza Töreni
Yer: Armada Bahce, Tarih: 6 Haziran 2002
(İmza Töreninden görüntülerin orijinal boyutunu görmek için küçük resimlerin
üzerine tıklayınız)








09 Ağustos 2001

Armada Bahçe Yeniden Hizmette!

Yeniden canlanan İstanbul bahçe kültürünün ilk örneği “Armada Bahçe”, bu yaz, 18 Ağustos’tan (*) itibaren -Ahırkapı Fasıl Heyeti ile- açılıyor...


İstanbul yaşamına eski bahçe kültürünü, ilk kez 1997 Mayıs’ında, Kudsi Erguner’den muhteşem bir “Istanbul Rembetikosu” konseri ve sokakta yapılan Hıdırellez kutlaması ile açılarak geri getiren Armada Bahçe, bu yaz, Ağustos’un ikinci yarısından itibaren sevenlerini bekleyecek. Yeniden düzenlenmiş olarak devreye girecek Armada Bahçe’de, “Ahırkapı Fasıl Heyeti”, doğal ortamı içinde ve mikrofonsuz olarak “icra-yı sanat” edecek...

Geçmiş yıllarda olduğu gibi, bu yaz da, Bahçe’de rahat, doğal ve yalın bir atmosfer hakim olacak. Armada mezeleri ve mutfağından ikram edilecek yemekler, fasıl, içki ve KDV dahil kişi başı fiyat sabit olacak: 17 milyon 500 bin Türk Lirası... “Bahçede Fasıl” yalnızca Cuma-Cumartesi geceleri ve 20.00-23.30 saatleri arasında olacak. Bahçe, hafta içinde gruplara veya özel toplantılara ayrılacak...


(*) Bu haberin Basın Bülteni'nde 17 Ağustos, Cuma olarak belirtilen açılış, depremin yıldönümüne rastladığı için bir gün ertelenmiştir. Özür dileriz.

07 Mayıs 1997

Armada Bahçesi Kudsi Erguner ile Açıldı...


Eski İstanbul bahçe kültürünü canlandırmak amacıyla düzenlenen "Armada Bahçesi", 5 Mayıs '97, Pazartesi gecesi Ahırkapı Sokakta Hıdrellez eğlenceleri ve Bahçede Kudsi Erguner ve ekibinin İstanbul Rembetikoları konseri ile açİldİ.

Ahırkapı Sokakta, Armada Otel'in seyyar satıcı tezgahlarından esinlenerek yapılmış arabalarında, eski İstanbulda bir "İlkyaz Bayramı" olarak kutlanan Hıdrellez geleneğine uygun olarak hazırlanmış yiyecekler ve çeşitli içecekler ikram edildi. Davul zurna eşliğinde, bazı konuklar ve mahalle halkı tıpkı eski hıdrellezlerde olduğu gibi ateş üzerinden atladı, dileklerini simgeleyen kırmızı bezleri gül ağaçlarına iliştirdi.

Daha sonra, Armada Bahçesinde Kudsi Erguner konserine geçildi. Solistler Melihat İçli ve Yusuf Bilgin'in de katılımıyla verilen konserde eski İstanbulda söylenen "Rembetiko" parçaları Türkçe ve Rumca olarak seslendirildi. 

* * * *
KUDSİ ERGUNER
İSTANBUL REMBETİKOSU KONSERİ 
(5 Mayıs 1997- Armada BAHÇESİ Açılışı)
__________________________________________________
Kudsi Erguner - Ney  /  Necib Gülses - Tanbur  /   Demir Karabaş-Keman  / Şükrü Kabacİ-Klarnet  /  Hakan Güngör-Kanun  /  Mehmet Bitmez - Ud/ 
Mirza Başar-Buzuki  /   Doğan Hoşses - Def  /  
Yusuf Bilgin - Solist   / Melihat Gülses - Solist 
Program: 
Karabiberim / Mestesroli Stastenma
Uşşak Sirto
Gemilerde Talim Var / Pali methizmenos ime ego vasena simera an Kalyopaki mu
Yedikule / Pente htonia dhikasmenos mesa sto Yedikule
Entarisi Ala Benziyor / Dhimitrula mu theicapopse na merhiso keme senane meraklu mu..
Adalar Sahili / Matya mu, Matya mu, ton ematyon mu Matya
Karciğar Sirto
Makber
Darıldın mı cicim bana / Htes to vradhi haraklaki ihes vali torgonaki , Ke glenruses mena alanİ kato sto Paşa Liman
Mavili 
REMBETİKO (*)
Özellikle liman şehirlerinde doğan çağdaş halk türkülerinin (="Rembetiko") bazılarında basit bir armoni görülür. 20. Yüzyıl başlarında Türkiye'den Yunanistan'a göç etmiş olan Rumlar, Yunanistan'da daha önce varolan ancak daha sonra bir kenara itilen "REMBETİKO" kültürüne yeni bir canlılık getirmişlerdir. Bu müzik son yıllara kadar terk edilmiş bir alt kültür olarak yaşamını sürdürmüş ve sonraları, tekrar moda olduğunda, gittikçe armonize edilerek "Moda" yapısından uzaklaşmış; Türk ve eski Yunan müziğinin ortak yapısı olan "Makam" geleneğinden kopmuş, Zeibetiko (Zeybetiko), Khassapiko (Kasabiko), Tsiftetelli (Çiftetelli), Khassaposerviko gibi isimlerle tavernalarda buzuki ve gitarlarla çalınan Yunan folkloru şekline dönüşmüştür. 60'lı yıllardan sonra tekrar güncellik kazanan bu müzik, ilk göçmen neslinin gittikçe kaybolması nedeniyle, ancak eski taş plaklardan dinlenebilen bir nostalji olarak kalmıştır. Yunanistan'da makam geleneği içinde yetişmiş müzisyen olmadığından, bu müziği otantik şekli ile dinlemeye imkan yoktur ve Yunanlıların "AMANİDES", Türklerin "GAZEL" dediği serbest okuyuş şekli, Yunanistan'da tamamiyle kaybolmuş durumdadır. Diğer yandan arşivler tetkik edildiğinde eserlerin çoğunun Türkiye'de, son yIllara kadar Türkçe sözlerle aynı melodiler üzerinde okunmakta olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle Türk sanatçıları bir araya getirerek, arşivlerdeki kayıtlardan elde edilen repertuarı, Yunanca ve Türkçe sözlerle okumaları projesi gerçekleştirilmiştir. Bu gece, Armada BAHÇESİ'nde İstanbul Rembetikolarını, hem Türkçe hem Rumca çalıp söyleyeceğiz... / 5 Mayıs 1997 / İstanbul / Kudsi Erguner 
(*) Literatürde tartışılmakla birlikte "Rembetiko" yazılıp, "Rebetiko" okunur.
* * * * * * * * * 
KUDSİ ERGUNER 

Dedesi Süleyman Erguner ve babası Ulvi Erguner'in sanatı olan neyzenliği devam ettiren Kudsi Erguner, liseyi bitirdikten sonra bir süre İstanbul Radyosu'nda neyzen olarak çalıştı ve 1972'de Paris'te mimarlık öğrenimine başladı. Bu arada müzikoloji eğitimi gördü ve her iki dalda da doktora yaptı. Türk ve Ortadoğu müziklerinin yanısıra Hindistan, Pakistan ve birçok Asya ülkesinde araştırmalar yaptı. Uzun yıllar Fransız radyosu müzik yayınlarında prodüktör olarak çalıştı ve tüm dünyanın geleneksel müziklerini yayınladı. Avrupa'nın birçok kentinde, Amerika ve Japonya'da verdiği konserlerle neyi ve Türk Tasavvuf müziğini bütün dünyaya tanıttı; neye ve Türk müziğine evrensel bir boyut kazandırdı. İstanbul'un kendine özgü müzik kültürünün tüm dallarında yaptığı araştırmaları hem konser, hem de plak olarak sundu. Kurduğu İstanbul Mevlevi Heyeti ile İstanbul'da gelişen Mevlevi kültürünü, İstanbul Hanımları Grubu ile harem müziğini, Fasİl Topluluğu ile geleneksel saray müziğini, Türk Çigan Grubu ile Balkanlar'da ve İstanbul'da gelişmiş geleneksel müziği, İstanbul Müezzinleri ile dini müziği, kardeşi neyzen Süleyman Erguner ile birlikte kurduğu grup ile de enstrümantal Türk müziğini dünyanın çeşitli büyük festivallerinde tanıttı. Avrupa ve Japonya'nın birçok büyük firması için 40'dan fazla CD doldurdu. Kudsi Erguner ünlü yapımcı Peter Brook'un iki filmi ile Mahabharata adlı piyesin müziğini yaptı; Marco Ferreri ve Scorsese gibi yapımcıların filmlerine, Franco Battlato'nun Genesis adlı operasına müziğiyle katkıda bulundu. Mehmet Ulusoy'un sahneye koyduğu Ortadirek adlı oyunun ve ünlü dansçı Carolyn Carlson'un bir balesinin müziklerini hazırladı. Peter Gabriel'in iki albümünde besteleri olan Kudsi Erguner, Didier Lockwood ve Jean Marc Padovanni gibi cazcılarla çalıştı. George Aperghis ile birlikte bir film ve tiyatro müziği gerçekleştirdi. Lille Festivali'nin sanat danışmanlığını yaptı.

* * * * * * * * * 



Niçin Hıdrellez?


Armada Otel, Armada BAHÇESİ'nin açılışını planlarken, daveti "İlkyaz Bayramı" yapılan, 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan geceye denk düşürmeye özen gösterdi. Eski aylardan Hızır'ın 1. gününe kadar süren bu bayramı eskiler bilir, " Hızır İlyas", "Hıdrellez" derdi... Ama “yeni” kuşaklar için, İstanbul Ansiklopedisi'nin  bu konuyla ilgili maddesine bir göz atalım:

"... Eski İstanbul'da ilkyaz ve seyran bayramı sayılan hıdrelleze ilgi çok fazlaydı. Bir hafta önce akrabalara davetnameler gönderilerek Hıdrellez hazırlıkları başlardı. Yaprak sarması, döküntülü irmik helvası, kuzulu pirinç pilavı hazırlanarak .... mesire yerlerine gidilir, Hıdrellez eğlenceleri sabahtan akşama geç vakitlere kadar sürerdi. Hıdrellez kutlamalarında gül ağacı, yeşil bitkiler, ağaçlar ve su motiflerinin kullanıldığı görülmektedir. ... Eski İstanbul'da hıdrellezde yapılan geleneksel uygulamalar sağlık ve şifa, mal - mülk, bereket ve bolluk, kısmet ve şans talebine yönelik olarak gruplandırılabilir... Hıdrellez sabahı bir gül dalına yemeni, gömlek, mendil gibi eşyalardan biri asılır ve ertesi gün bunlar giyilir/... Hıdrellez sabahı, eski hasır parçalarından yakılan ateş üzerinden herkes üç defa dilek dileyerek atlar... Mal - Mülk ve Servet Talebine Yönelik olarak:  Gül dalına, .. bir kese içinde para bağlanır. Hıdrellez sabahı gün doğmadan para... alınır ve cüzdana konursa paranın bir yıl boyunca eksilmeyeceğine inanılır. / ... ev sahibi olmak isteyenler, ... gül dibine hamurdan ya da çöpten ev maketi yaparlar. /... Hıdrellez sabahı gün doğmadan, evlerin kapı ve pencereleri 'Hızır'ın bereketi'nin girmesi için açık bırakılır... / Gül dalına gümüş kuruşlar, çeyrekler... asılır. / Hıdrellezgünü başına 'Arzuhal sundum deryaya, derya da sunsun Mevlaya', altına da dilek yazılarak, denize dilekçe verilir. 

Gördüğünüz gibi, enflasyon, çevre kirliliği, kişisel, endüstriyel, ulusal ve uluslararası ilişkiler... , her derde deva  bir bayram... Niçin yeniden canlanmasın? Bu vesile ile -tıpkı ilk açılışımızda olduğu gibi- Armada BAHÇESİ'ni varlığı ile onurlandıran, Kudsi Erguner'e içten teşekkürle... 
ARMADA AİLESİ