RADİKAL- Kemal Yılmaz - "Kokteyllerin Fuarı" başlıklı yazıdan:
"Kokteyller, yemekler ve törenlerin TÜYAP'ı sona erdi. Edebiyat dünyası bunun yorgunluğunu herhalde bir ayda ancak atar. Bu yıl Nobel aldığımızdan mı nedir, neredeyse bir kafile halinde gelen İsveçli yazarlar onuruna Armada Otel'de kuzey dinginliğine uygun bir yemek verildi, Yaşar Kemal'den Ömer Türkeş'e ve Tuğrul Eryılmaz'a her yerde göremeyeceğimiz isimlerin katıldığı bu yemeğe haftanın en seçkin ikinci etkinliği ödülünü veriyorum. Çünkü birinciliği pazartesi gecesi fuar alanında düzenlenen ödül töreni yemeği açık farkla hak ediyor. Kültür aristokrasisi ve hatta medya elitleri neredeyse tam kadro oradaydı. Doğan Hızlan'ın ödül aldığı bu geceyi kimse kaçırmak istememiş olmalı..."
VATAN- Tuğçe Baran - "Lefteris’in yeğenleri"
Hospitality Club’u hatırlıyor musunuz? Hani internetteki misafirperverlik kulübü www.hospitalityclub.com’u? Hani üye oluyorsun sonra gitmeyi planladığın yerlerde yaşayan üyeler mektup atıyorsun onlar da müsaitseler seni ağırlıyorlar, aynı şekilde sen de kendi ülkende ağırlıyorsun.. Yunanistan’a gitmeden önce üye olmuştum, birkaç yerde de site üyeleri tarafından ağırlanmıştım hatırlıyor musunuz?Hah.. İşte onun karşılığını verme zamanı meğer kar, tipi ve yağmur zamanıymış. Dün akşama doğru çat bir mesaj. “Hello. Hani Yanya’da evinde kaldığın Lefteris var ya.. İşte biz onun yeğenleriyiz.. Arabayla İstanbul’a gelmek üzereyiz. Bize yardım edebilir misin?”
... çıktım dersten, aradım elemanları. “Neredesiniz?” “Otobanda” “Elinizde harita var mı?” “Ohi.. (Hayır)” “Peki rehber kitap?” “ Ohi..” “Kroki?” “Ohi..” “Her hangi bir şekilde İstanbul neye benzer bir fikriniz var mı? “Ohi.. Ehe he he..” Yine bir haydaaa.. E ne yapacağız? “Etrafınızda ne görüyorsunuz?” “CNN Turk” Hah dedim! İkitelli civarında bir yerlerde olmalılar. Başladım yol tarif etmeye. Aksaray çıkışından çıkın, Yenikapı’ya doğru gidin, Sultanahmet tabelasını takip edin.. Tamam dediler kapadılar telefonu. Bu arada ben sevgili arkadaşım Armada Otel’in sahibi Kasım Zoto’yu arayıp otel konusunda yardımcı olmasını istedim. Madem amcaları bize zamanında bir iyilik yaptı, gece yarısı da gelseler yardımcı olmak boynumuzun borcu. Kasımcığım bütün zarafetiyle oteline buyur etti, elemanlara mesajlar çekildi, ben de tekrar derse girdim. Beş dakika sonra yine telefon. “Biz çıkamadık o dediğin yerlerden. Ne yapalım.” “Bir sonrakinden çıkın!” Gidecekler Kadıköy’e yanlışlıkla, al başına belayı ondan sonra. “Ok. Endaksi” Ben ne tahmin edersem o olur, yarım saat sonra yine mesaj, “Biz BÜYÜK bir köprüden geçtik. Benzinimiz bitmek üzere, galiba RİVA’dayız” Riva mı? İnanılır gibi değil! Düdüklerin “büyük köprü” dediği BOĞAZ köprüsü! Riva dedikleri de Karadeniz kıyısında bir kasaba! Dünyanın öbür ucu ayol! ...
(yazının devamı burada )